Hu hu?

Merhaba, epeydir bloğum olduğu aklıma gelmiyordu. Telefonumda hafıza boşaltma adına yaptığım bir gezintide bloğum hakkımda günlüğümde yazdıklarımı gördüm. Ve saat 2’de yazmaya karar verdim.

2 gün sonra gitmeyi planladığımız tatil için heyecanlıyım. Bir sene sonra bana iyi geleceğini düşünüyorum. Fakat şimdi sanırım yatmalıyım. Yoksa, bavul hazırlarken uyuklayacağım.

Sevgiler;Turna

Bi öneri sadece

Üç sene önce okuduğum bu müthiş internet kitabını somut bir kitap şekli almış olarak bulmak beni çok mutlu etti. Orova, kitap olmadan bile benim için okuduğum en iyi kitaptı. Bi ara okurum diye wattpad listeme eklediğim, internet olmadığı için şans eseri başladığım bir kitap. Şimdi ise, beni bilim kurgu türüne iten en büyük sebep. Aeran’ın gizli kimliği ve kendisini bir anda içinde bulduğu doğa üstü güçleri ile dikta-rejimi devirmeyi amaçlayan mutant birliği. Güzel bir maceraydı. Kitabın sonunu hala öğrenmek istesem de, onu önce sipariş etmeliyim ve bunun için ailemi ikna etmem gerekecek.
Sevgiler ; Turna

So?

Sıkıldım. Evimde olmamakla birlikte, internetin de sınırlı olması ve şarjımın bitmesi canımı daralıyor. Bu gece sanırım uyuyamayacağım. 2 bardak kahvenin etkisini hafife alırsan böyle oluyormuş. Bu gün kalabalığın beni ne kadar mutsuz edebileceğini uygulamalı olarak öğrendim. Terapistimin de dediği gibi, kendi içimde yeterince kalabalık olduğumdan olacak kalabalık beni mutsuz ve huzursuz ediyor. Dilerim ki yakında evimin sessizliğine kavuşurum.

Sevgiler;Turna

Like a soldier

Selam hala olmayan okuyucularım, biraz geç yazıyorum ama sizin için sorun olmaz sanırım. Söyleyeceğim çok şey birikmedi fakat, yine de söyleyeyim. Sitemi özledim. Şimdi gelişmeler ve olanları özet geçeyim, çünkü üşendim.

Sinir krizi geçirdim.

Yeni bir evcil hayvan edindim.

Evde kalmak ve dışarı çıkmama konusundaki masterımı tamamladım.

Sanırım bu kadar, yani şimdilik. Her zamankinden daha aktif olacağım bu hafta.

Sevgiler; Turna

just hush girl.

saatin kaç olduğunu gördüğümde pek de aldırmadım yine. pek yazacak bir şeyim olmasada geldim yine. aile dostu aptalınız burda! neyse, para için videosunu uzatan youtuber havasından sıyrılıp,söyleyeceklerime geçmeliyim. bu gece de fıttırırken kırdığım bir kaç duyguyu tamir etmeliyim. O’nu yolda gördüm. hiç umrumda değil gibi davranmaya çalışırken vücudum ve ruhum her hücresiyle gidip konuşmam için bana karşı bir mücadele veriyordu. yanlış şeyler hissettiğimi bildiğim halde galerimdeki hiç bir fotoğrafına dokunamadım. limon çiçeğim diye sevdiğim sen, geri kalan ömrümü senin benliğin altında geçirmek istediğim sen,nerelerdesin?  bensiz mutlu musun? özlüyor musun yaptığımız aptal ve eğlenceli deli saçmalarını? saçlarının kokusuma şu an soluduğum havadan daha çok ihtiyacım var. nolur geri gel…

sevgiler;turna

“my name is blurrface, I care what you think.”

bütün iyi günlere geri dönmek iyi olurdu. tüm olanların bana kazandırdığı tek şey dostlarım, on parmak klavye kullanmayı öğrenmek oldu. bunun dışında pek bir şey yok. sanırım geceler yavaş yavaş anlamlarını yitiriyor. ağladığım ve kendimi yiyip bitirdiğim her şey geçmişten ibaret. tüm söylediklerimden sonra itiraf etmeliyim sanırım, bu aptal hala seni özlüyor. klavyenin başında gece gelen deli düşünceleri ve asla inanmaması gereken fısıltıları insanlara anlatıyor. ve ona eşlik eden ritimlerin ruhundaki boş sayfaları değişik renklerle doldurmasına izin veriyor. geçmişte bıraktığım nefretten sonra gerçekten, hiç bu kadar canım yanmamıştı. uzun zaman inandığım yalanlar ve hayallerden sonra, sıyrılmak  pek de iyi gelmiyor. geçen zaman ve verdiğim onca uğraşa rağmen kaderimi yazan kalem, yine aynı sonu yazmış. yapabileceğim pek de bir şey kalmamış zaten. pes ediyorum, en azından bu gecelik.

sevgiler;turna

BÖLÜM 2- STFU,silly girl.

sus. pek çok şeye yaptığım gibi susuyordum. yine benim aleyhime de olsa susuyordum. oynadığımı düşündükleri şeylerin gerçek olduğunu anladıklarında, üzülmüş olmalılar. en sevdiğim şarkı’yı 26.kez başa sardığımda kendi kendime bir sorun var demekten öteye gidemiyordum yine. kelimeler aklımdan anlamsız birer gürültü gibi önce klavyeme,ardından saate rağmen parlaklığı gereksiz açık olan monitöre dökülüyor. bu blogtan kimseye bahsetmedim.nedeni ise kimse okumuyorken neden yazdığımı bile bilmemem. pek çok klişedeki  ıssız adam gibi düşünülmek istemem fakat şu aralar evden dışarısı ben için çok gereksiz geliyor. bu gün de katılmam gereken bir davet vardır eminim. eğer tercih bana bırakılırsa ne mutlu, evdeyim. fakat eğer gitmem gerektiği kesinleşirse, boyalı bir gülümsemeyle köşede ağlıyor olacağım.kendi düşüncelerimle ve kafamdaki milyonlarca anlamsız şekille başa çıkamıyorken benden ne bekleniyor? nasıl bir performans  ( böyle mi yazılıyordu be?) bekleniyor? evet bir itirazım var, sayın hakim.  kastetmediğim şeyleri söylerken buluyorum kendimi, tekrardan breakin the habits’ i dinledim ve kendimi ifade etmeme pek fazla gerek olmadığına karar verdim. ruhumda var olan gladyatör kılığındaki buzdan balerin bu sefer de sessizlikten yana. hala bir müzik çalar alabilmiş değilim. ve bunu nasıl yapacağımdan emin değilim. sanırım önce para dedikleri kağıt parçalarından edinmeliyim. umarım geri gelirim;

sevgiler,turna